Deprem Neden Kader ‘dir, Neden Değildir
İktidardaysanız kesinlikle kaderdir; sorumlusu ALLAH’dır.
Muhalefette iseniz kesinlikle kader değildir; sonuçları bakımından sorumlusu İKTİDAR‘dır.
Peki hakikat/gerçek nedir?
Ünlü sosyolog Max Weber der ki; inanç inananları şekillendirdiği gibi inananlarda inançı şekillendirir. İslamda da kader inancı bu günkü şekliyle Emeviler zamanında iktidarın ceberut uygulamalarına meşru kılıf bulma adına islam literatürüne ve inanç sistemine soktukları, şekillendirdikleri sakat inanç biçimidir. Buna Emeviler mecburdu çünkü kendi iktidarlarını halk üzerinde muhkemleştirmek için ceberut uygulamalarına dini gerekçe gerekiyordu, imdatlarına cahiliye dönemi Arapların kader inancı yetişti ve odur budur bütün iktidarların yapıştığı kurtuluş reçetesi olmuştur.
Emevi Hükümdarı Halife I. Yezid’in Ehli Beyt’e yapmış olduğu soykırım (bu mücadele Hz Muhammed’in mensubu olduğu Haşimiler ile Emevilerin kurucusu Muaviye’nin mensubu olduğu Ümeyyeoğullarının tarihi iktidar mücadelesinin tezahürüdür) için “Hz. Hüseyin'i, Yezid değil Allah öldürtmüştür… bu Allah’ın kaderidir” diyerek kader inancının yaygınlaşması ve devlet otoritesi eliyle inanç sistemine girmesini sağlamış oldular. Dönemin en büyük alimi Hasan el-Basri bu duruma yüksek sesle itiraz etmiş olsa da pek bir işe yaramamıştır. Bu itiraz Hasan el-Basrî'nin, dönemin Emevî halifelerinden Abdülmelik b. Mervan'ın kendisine göndermiş olduğu mektuba karşı yazdığı cevabi yazı konusundan hareketle "kader risâlesi" olarak meşhur olmuştur.
Bu sorun görüleceği üzere sadece bizim coğrafyamızın sorunudur. Bunun temel sebebi dinin temel kaynaklarından ziyade, zaman içinde çıkar gruplarının eliyle dönüştürülmüş, değiştirilmiş yapısıyla alakalıdır. Din ve onun Kutsal Kitabı doğaya ait bilgi kaynağı değildir, böyle bir amacı da iddiası da yoktur. Doğa olaylarını rasyonel akıl yani us ve onun ürünü olan bilim açıklayabilir. Dolayısıyla eğer iktidarda, sorumluluk sahibi makamda isek gereğini yapamamışsak bir suçlunun olması gerek. İşte bu suçlu depreme kader diyenlere göre haşa ALLAH’dır. Bunun farkındalar mı bilmiyorum ama bu tartışmasız böyledir. Onun içindir ki üzerine sorumluluk alıp istifa eden de yoktur.
Eğer din olgusunu ve onun emirlerini kendi tarih zemininde okursanız o günün akli ve ilmi delilleri yani o günkü insanın bilgi birikimine paralel olduğu görülür yani biz müslümanlar peygamberimizi ve kutsal kitabımızı rehber edinmemizin yolu çağın bilgi birikimiyle aklımızı ve bilimin emrini Allah’ın emri olduğunu bilmemizden geçer.
Yukarda da izah etmeye çalıştığım gibi İslam inancında imanın şartı olarak kabul edilen “kadere iman” her ne kadar Kur’an kökenli olmasada hemen hepimiz ezberden, tereddüt etmeden sayarız. Tabi bunun ceberutca beyinlere işlenmiş tarihi sebepleri izah ettim. Öncelikle şu iki ayat yeterince İslam’da öncelikle neye iman edilmesi gerektiği açıktır;
1- Nisâ / 136. Ayet
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَالْكِتَابِ الَّذ۪ي نَزَّلَ عَلٰى رَسُولِه۪ وَالْكِتَابِ الَّذ۪ٓي اَنْزَلَ مِنْ قَبْلُۜ وَمَنْ يَكْفُرْ بِاللّٰهِ وَمَلٰٓئِكَتِه۪ وَكُتُبِه۪ وَرُسُلِه۪ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا بَع۪يدًا
“Ey iman edenler! Allah’a, Resûlün’e, Resûlü’ne indirdiği Kitap’a ve daha önce indirdiği Kitaplara imanda sebât edin!
Kim ALLAH ’ı, MELEKLER’ini, KİTAPLAR’ını, PEYGAMBER’lerini ve AHŞRET’i inkâr ederse, koyu bir sapıklığa sapmış, haktan tamâmen uzaklaşmış olur.”
2- Bakara / 177. Ayet
لَيْسَ الْبِرَّ اَنْ تُوَلُّوا وُجُوهَكُمْ قِبَلَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَلٰكِنَّ الْبِرَّ مَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَالْمَلٰٓئِكَةِ وَالْكِتَابِ وَالنَّبِيّ۪نَۚ وَاٰتَى الْمَالَ عَلٰى حُبِّه۪ ذَوِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينَ وَابْنَ السَّب۪يلِ وَالسَّٓائِل۪ينَ وَفِي الرِّقَابِۚ وَاَقَامَ الصَّلٰوةَ وَاٰتَى الزَّكٰوةَۚ وَالْمُوفُونَ بِعَهْدِهِمْ اِذَا عَاهَدُواۚ وَالصَّابِر۪ينَ فِي الْبَأْسَٓاءِ وَالضَّرَّٓاءِ وَح۪ينَ الْبَأْسِۜ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ صَدَقُواۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ
“Yüzlerinizi doğu ya da batı tarafına çevirmeniz iyilik değildir.
Asıl iyilik; ALLAH’a, ÂHIRET GÜNÜ’ne, MELEKLER’e, KİTAPLAR’a ve PEYGAMBERLER’e inanan; malını sevdiği halde akrabasına, yetimlere, yoksullara, yolda kalan gariplere, dilenenlere, hürriyetine kavuşmak isteyen köle ve esirlere veren; salatı dosdoğru ikame edip, zekâtı ödeyen; antlaşma yaptığında sözünde duran; sıkıntı, darlık, hastalık ve şiddetli savaş zamanlarında sabredenlerin yaptığıdır.
Kulluklarında samimi ve dürüst olanlar işte bunlardır; gerçek takvâ sahipleri de yine bunlardır.”
Demekki biz neye inanırsak inanalım, hakikat değişmese de Kader; iktidar için ayrı muhalefet için ayrı işleyen bir plandır. Yani Allah’ın planı değildir. Çocukluğumdan hatırlıyorum köyümüzün hocası, ilk din bilginimiz Temel HEKİMOĞLU, yaptığı vaazlarında mutlaka şu beyti okurdu;
Zulmetmez kuluna asla HÛDA’sı
Kuludur çektiği kendi cezası
Gazi Mustafa Seydioğlu
17.02.2023