DSİ Genel Müdürü hemşehrimiz Mehmet Akif Balta, Trabzon’u etkisi altına alan ve kenti felç eden sel felaketi sadece bir “hava olayı” değil; ihmaller zincirinin, kurumsal körlüğün ve denetimsizliklerin açık bir sonucudur. Bu noktada sadece belediye yönetimini değil, aynı zamanda DSİ’yi (Devlet Su İşleri) de sorgulamak mecburiyetindeyiz.
Sel sonrası yaşanan tabloyu gözler önüne serelim:
Dere yatakları taştı, menfezler tıkandı, taşkın kanalları işlevsiz kaldı. Oysa DSİ'nin görevi tam da bu: Taşkın öncesi önlem almak, dereleri ıslah etmek, suyun yönünü güvenli hale getirmek. Peki bu görevler ne kadar yerine getirildi?
Yıllardır aynı görüntüler yaşanıyor: Sel geliyor, su basıyor, insanlar mağdur oluyor. DSİ ise raporlar hazırlıyor, ama uygulamaya ne zaman geçiliyor? Kaç dere yatağı hala yapılaşma tehdidi altında? Kaç kanal yıllardır temizlenmediği için tıkanmaya mahkûm? Bunların hesabını kim verecek?
Şimdi sormamız gerekiyor:
- Görevini yapmayan kim?
- Görevini savsaklayan kim?
- Liyakatsiz olan kim?
- Uyarıları ciddiye almayan hangi yönetici bugün hâlâ görevde?
Evet, belediye altyapıdan sorumlu. Ama Trabzon gibi yağışı bol bir şehirde dere yataklarının kontrolü ve taşkın önlemleri DSİ’nin asli görevleri arasında.
Eğer bir şehir yıllardır aynı noktada sel yaşıyorsa, sadece yerel yönetim değil, devlet kurumları da sınıfta kalmıştır.
Bu nedenle artık sadece yerel siyaseti değil, bürokratik hantallığı ve liyakatsiz kadroları da eleştirmekten çekinmemeliyiz. “İhale yaptık, proje çizdik” diyerek sorumluluk savuşturulamaz. Halk, artık uygulama ve sonuç istiyor.
Felaketin ardından toplanan kriz masaları, verilen talimatlar, yapılan “geçmiş olsun” ziyaretleri artık yetmiyor. Asıl mesele şudur:
Felaket gelmeden önce kim ne yaptı, kim ne yapmadı?
Bunu konuşmazsak, sorumluları açıkça teşhir etmezsek, önümüzdeki ilk yoğun yağmurda yine aynı sahneleri yaşar, yine aynı acıları çekeriz.